İstanbul travestileri konu seks olunca itaatkar olmak yerine hakimiyeti tercih ederler. Cinsellik, insan hayatının en temel unsurlarından biridir. Cinsellik, sadece en temel içgüdülerimizden biri olan üreme davranışını yönlendirmekle kalmaz, aynı zamanda tüm hayatımız boyunca sosyal etkileşimlerimizde de önemli bir rol oynar. Cinselliğin biyolojik olarak belirlenen bir içgüdü mü, yoksa sosyal olarak yapılandırılan bir olgu mu olduğu uzun süredir tartışma konusudur. Freud’un erken dönem yazıları cinselliği biyolojiden kaynaklanan, doğal, içte var olan bir dürtü olarak değerlendirir; diğer yandan Sembolik Etkileşimciler (social interactionist) ve Sosyal İnşacılar (social constructionist) bu görüşe katılmazlar ve cinselliği sosyal olarak yaratılan bir toplumsal kurum olarak görürler
Ankara travestileri cinsel davranışın temeli ne olursa olsun, onu gölgeleyen temel bir olgu vardır: Cinsellik üzerinden erkeğin kadın üzerinde kontrol ve hakimiyet kurması. Bu güç gösterisi, en çok cinselliğe dair hakim eril anlayışların, kadınların popular kültür araçları (örn., pornografi ) ile metalaştırılmasından, cinsel şiddete (örn., cinsel istismar, seks işçiliğine zorlamak, cinsel taciz, kadın sünneti, tecavüz, cinsel cinayet) kadar değişen cinsel davranışlarla erkeklerin kadınlar üzerinde kontrol ve hakimiyet kurmalarına yol açtığı, izin verdiği ve hatta bazen bunu desteklediği ataerkil toplumlarda görülür (Walby, 1990). Bu yazının amacı, ataerkil toplumlarda yerleşmiş cinsellik anlayışlarının kadına yönelik cinsel şiddeti nasıl körüklediğini açıklamaktır. Öncelikle, bu baskın ataerkil anlayışlar açıklanacak, daha sonra bunlarla cinsel şiddet arasındaki ilişki tartışılacaktır