Gerçek hayatta birçok aşk hikayesi hüzünlü bittiği halde ne yazık ki kahramanları olgunlaşmıyor. Bunun yerine, davranış biçimlerini biraz değiştirerek hemen yeni bir ilişkiye yöneliyorlar. Ama hikayenin kurgusu değişmiyor. Sonunda gene hüzünlü bitiyor. Bu makalemi, davranışlarını değiştirmek ve mutlu beraberlikler yaşamak isteyenlere destek olmak için yazdım.
Bağlanma korkusu nasıl ve ne zaman oluşur?
Bağlanma korkuları genellikle çocukluğun ilk gelişim yıllarında, 0-2 yaş arasında oluşur. Bu dönemde çocuk yakın çevresindeki kişilerin bakımına ve ilgisine muhtaçtır. Çocuk ile ebeveynleri arasında bu süre içinde iyi bir ilişki kurulamazsa ya da gereken bakım veya ilgi yeterli değilse, çocukta ilişkiler konusunda güven yerine korku gelişir. Bağlanma korkusu, bilinçaltımızda yatan ve temelleri çocukluk çağında atılan derin ve varoluşsal bir korkudur. Bu korku, etkilenenler için kişisel bir ölüm-kalım meselesidir.
Bağlanma korkusu nedir?
Bilinçaltımız ilişkilerle ilgili korkulara ev sahipliği yapar. Ama bu korkular bizi çoğu zaman durdurmaya yetmez, bıkmadan, usanmadan yeni ilişkilere yelken açarız. Sonra da yarı bilinçli, yarı bilinçdışı ilişkinin parçalanmasına neden olacak olaylar yaratırız. Evlilik terapisi sürecinde amaç, bu yıkıcı davranışların anlamını gün ışığına çıkartmaktır. Bu tür davranışlar, insanların yakınlaşma isteği duydukları, ama birbirleriyle bir ilişkinin gerektirdiği kadar yakın olamadıkları durumlarda ortaya çıkar. Bu kişilere ve partnerlerine, yapıcı konuşmaların nasıl yapılacağı, ev işlerinde veya çocukların eğitiminde yapılması gereken iş bölümü gibi konularla ilgili altın kurallar sunmakla yardım edilemez. Onların sorunları biyolojik cinsel farklılıklarından kaynaklanmaz. İlişkilerinin çatırdama sebepleri çok daha derinlerdedir. Bilinçaltında gizlenen korkuları, gerçek yakınlaşmanın asla mümkün olmadığına ve her ilişkinin bir gün biteceğine inanmalarını sağlar. Buna kısaca “bağlanma korkusu” diyebiliriz.
Kendisini nasıl gösterir?
Bu korkuya sahip kişiler, korkan ve kendini tehdit altında hisseden her travesti gibi davranırlar. Korku duyulduğunda gösterilen tipik reaksiyonlar saldırmak, kaçmak ya da hareketsiz kalmaktır. Beynimiz bir tehdit karşısında sadece bu üç yolla tepki göstermeyi bilir. Korku belirtileri kendini çarpıntı, mide bağırsak sorunları, nefes alamama, terleme gibi değişik şekillerde gösterir. Bağlanma korkusu yaşayanlar bu korkuyu net şekilde algılamazlar, sadece ilişkilerinde onları mutsuz eden tuhaf bir rahatsızlık, özgürlük arzusu ve huzursuzluk hissederler.
Eşler için öneriler
Biraz anlamsız da gelse, bağlanma fobisi olanların eşleri onlardan koparak bağımsız olabilmeyi öğrenmelidirler. Bu kişiler genellikle dışarıdan da gözüken bir hata yaparlar. Hissettikleri güçlü kaybetme korkusunu aşklarının büyüklüğünün ispatı olarak kabul ederler. Dramatik, sürekli iniş çıkışlar yaşanan ve hiç bir zaman huzur bulamadıkları ilişkiler yaşarlar. Bu yüzden çoğunlukla hata yaparak, eşlerinin olağanüstü travestiler olduğuna ve ilişkilerinin de benzersiz olduğuna inanırlar. Olaylara biraz uzaktan bakarak bu dramatik ilişki yerine kendilerine ve duygularına odaklanmalıdırlar. Ancak o zaman bağlanma fobisi olan biriyle yaşanan ilişkinin nasıl yürüdüğünü ve sanrılarını anlayabilir, davranışlarını bu yeni bakış açısıyla değiştirebilirler.
Bağlanma korkusu olanlar için öneriler
İlk ve en önemli adım kişinin kendini tanımasıdır. Anlamaları gereken ilk şey ilişkiye girmekten korkmalarının onları engellediğidir. İkinci olarak da yakınlık kurmaktan ve ilişkilerden kaçınma sebeplerinin, tohumları çocukluklarında atılmış olan bağlanma korkusu olduğunu bilmeleri gerekir. Ancak bu bağlantıları anlayabilenler bilinçli olarak davranışlarını gözden geçirebilir ve değişimin temellerini atabilirler.
Çocukluktan beri alışılmış olan davranış modelleri ve biçimlerini değiştirmek doğal olarak çok da kolay değildir. Özellikle ilişki korkuları gibi derin psikolojik sorunlarda kendi kendine yardım edebilmenin de sınırları vardır. Korkularınızdan kurtulma yolunda ilerlerken tek başınıza başaramayacağınızı hisseder, ilişkinizde de derin yaralar açtığını görürseniz. Çift terapisi önemli bir seçenek haline gelir.